YÜREĞİM ÜŞÜYOR GÜLÜM
Oysa çok da sıkı giyindim, klasik boğazlı kazağım, montum, ayağımda yıllardır eskitemediğim botum ama yüreğime söz geçiremiyorum.
Yıkılmış binanın enkazında duyuramadığın boğuk sesin, ellerin buz kesmiş, bacaklarını hissetmeden günlerdir soğuktan titrerken sen, ben sıcacık evimde, demli çayım önümde; seni düşünmekten kahroluyorum.
Umudun tükendiği şu günlerde enkazın yanından ayrılamayan, sevdiklerini, anılarını terk etmemek için direnen sen; belki meydanda yanan ateşte ısıtırsın ellerini ama ben ısıtamıyorum yüreğimi.
Yüreğim üşüyor be gülüm!
Taş kesmiş kimilerinin yüreği
Kader planı diyor kimileri
Asrın felaketiymiş kimilerine göre
Gazeteci kılıklı kimi soytarılar “faso, fiso bunlar” diyormuş!
Ne soğuk ne açlık, ne yokluk, ne yoksulluk….
Bu yüreği nasır tutmuş, insan kılıklı, itibar düşkünlerinin şımarık, sorumsuz, küstah tavırları öldürüyor beni.
Bir kefene bile sarılmadan, evin eskimiş bir eşyası gibi atılırken toplu mezara; bir kez ölüyorsun sen ama ben, bu ahlaksız düzende her gün kahrımdan bin kez ölüyorum.
Sonra da hırsımdan, çaresizliğimden oturup yazmaya çalışıyorum.
Yine o bildik sözcükler geliyor aklıma
Unutmadık, unutmayacağız.
Unutturmayacağız.
Daha da ileri gidip haykırıyorum
“Unutursak kalbimiz kurusun.”
Kalbini şeytana satmış zalimlere, vicdanını betona gömen utanmazlara inat biz yine de acıdan üşüyen yüreğimizde yaşatacağız sizleri.
Geride bıraktığınız eşiniz, çocuklarınız, yakınlarınız artık bizim onurumuz, emanetimiz, namusumuzdur.
Onları bu acımasız dünyada korumak, yaşatmak, geleceğe hazırlamak boynumuzun borcudur.
Seni onlardan ayıran ihmalin, beceriksizliğin sorumluları utansın, dersem suç mu işlemiş olurum acaba.
Çünkü on binlerce yurttaşımızın enkaz altında kalmasının kaderden öte bir nedeni olmalı demeyi bile suç sayan bir zihniyet yönetiyor bizi.
Üç-beş yerel müteahhiti tutuklayarak vicdanlarını rahatlatmaya, kendilerini aklamaya çalışanlar bir yandan da bir an önce enkazları kaldırarak tüm suç delillerini yok etmenin telaşı içindeler.
Biz belki yapılacağı kuşkulu bir seçimle kurtuluruz bu yönetimden ama onların sahiplendiği, kendilerinin sandığı devlet ne yazık sizlerle birlikte enkaz altında kaldı.
Aslında göçük altında kalan devleti bir şirket gibi yöneten zihniyet.
Cumhuriyete ve onu kuran Atatürk’e ait ne varsa korunması gereken, hepsini yıkıp yok eden zihniyet kaldı bu göçüğün altında.
Şimdi yine aynı zihniyet; uygulanan yanlış politikaları konuşanları, yazanları hainlikle, devlet düşmanlığıyla suçluyor.
En tepeden tehditler, hakaretler, nefret söylemleriyle halkı korkutmaya, susturmaya çalışıyor.
Acılarımızı bile yaşatmıyorlar bize gülüm.
Depremzedeleri yerleştireceğiz bahanesiyle öğrencileri yurtlarından atıyorlar, üniversiteleri kapatıyorlar.
Bu soygun düzenini devam ettirebilmek, iktidarda kalabilmek uğruna afet üzerinden siyaset yapmayı sürdürenler bizi siyaset yapmakla suçluyorlar.
Yönetimini bir ilahiyatçıya bıraktıkları AFAD’ın raporlarını bile inkar ederek hayali suçlular yaratmaya çalışıyorlar.
Yıllardır bilim insanlarının gerçekleşeceği yeri ve şiddetini bile söyleyerek uyardıkları deprem felaketine şimdi kader diyenler, suçluluk telaşıyla her biri çelişkili açıklamalarla aklımızla alay edenler, gün gelecek bunun hesabını verecekler.
Yıkılan bunca binanın, yitirilen bunca insanın, yok olan bunca umudun, hayallerin, yetim kalan çocukların ahı yeter size.
Ne diyeceğimi, kime yanacağımı bilemeden duygularımı anlatmaya çalışıyorum.
Yüreğim üşüyor be gülüm!
Akacak yaş kalmadı gözlerimizde.
Tutunacak bir el, yeşertecek umut, sığınacak bir yürek ararken sevgiye hasret kaldık.
Vicdanı nasır tutmuş, yüreği cehennem ateşi gibi yanan zalimlere inat,
Senin göçük altında kalmış yüreğinden öpüyorum.
Unutursak kalbimiz kurusun
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 13.02.2023/BODRUM