Gündüz, belli olmayan vakitlerde uyanıyorum. Bilgisayar baş ucumda. Yine, belli olmayan bir zaman, dünyada, ülkede, mahallede ne olup bittiğine bakıyorum. Lavabo, kahvaltı, dışarı çıkmak için hazırlık derken, insan içine karışıyorum. Çayın beş lira olduğu yerlerde geçiyor dışarıda vaktim genelde. Haber değeri taşıyan bir şeyler varsa ona yoğunlaşıyorum. Eş dost aramaları, biraz kitap okuma, ders çalışma faslı, akşama kadar sürüyor. Bulut’u, torunları özlüyorum. Onlar aklıma düşünce, resimlerine bakıyorum. İlgilendiğim sokak köpekleri var. Eşimin çalıştığı lokantadan, pazar günleri hariç bir yoğurt kovası et ve kemik artıklarını üleştiriyorum onlara. Her gün unutuyorum hastaneye gidip, girdiğim operasyonun raporunu ve raporda belirtili olması gereken sonucu almayı. Akşam eve girince; yine mi unuttun? diye soruyor bizimki. He valla, yine unuttum ! diyorum. Gündem belli. Şunun şurasında, 2023 2023 diye yıllardır, zihnimize mıh gibi çakılmış seçime üç gün kaldı !
Televizyon izlemeyeli epey oldu. Telefonu açsan, seçim. Sohbete katılmaya kalksan, Kılıçdaroğlu- Tayyip. Birine bir şey soracak olsan, Cumhur – Millet. Sıkılıyorum. Herkes, stratej olmuş. İzin versem, kafa beyin ütülenecek. Kırmak da istemiyorum genelde insanları ama, beynimizi kiraya verecek halimiz de yok hani. Kimseye de şunu düşün, buna oy ver dediğim vaki değil. Yapım itibariyle, siyasetin günümüzdeki haline ayak uydurmam mümkün değil, . İtiraf gibi olmasın ama, kısıtlı yaşamın üzerimdeki en belirgin tezahürü ”tahammül noksanlığı” oldu sanırım. Gerilimi sevmiyorum. Hatta, elden geldikçe, fellik fellik kaçıyorum. Kaçmadığımda, üzerime agresiflik damgasının vurulmaya çalışıldığını gördüm. Belki bundan ötürü en huzurlu olduğum zaman; evimde çalışma, okuma, oyun oynama, kedimi sevme, değer verdiklerimle telefonda görüştüğüm anlar. Seçime kaldı üç gün !
Eğer komplo teorilerine bakılsaydı, bir şeyler ve çok şeyler olmuştu. Bundan kastım, kitlesel ve fiziksel çatışma. Yoksa, öbür anlamda her gün bir şeyler ve çok şeyler oluyor. Seviniyorum her gün, felaket tellallarının umduğunun olmayışına. Seçime üç gün kaldı. Bu günler de geçecek. Çocukluktan ve gençlikten iki arkadaşım, bir birine tamamen zıt partilerden milletvekili adayı olmuş. Biri, seçilemeyecek yerden olsa da, ikisi de arkadaşım. Bizim ülkenin seçimi, “ya herro, ya merro! “ minvalinde mi gerçekleşmeliydi. Toplumsal uzlaşı, hoşgörü, adaletli temsiliyet hakkı, bu kavramlar neden hayata geçirilemiyor? Kaldı üç gün seçime !
Siyasetçiler işini yapacak, amenna. Siyasete gönül verenler o keza. Vatandaş, halk veya millet olarak, biz bu gerilime, kutuplaşmaya müstahak mıyız ? Layık olduğumuz gibi mi yönetiliyoruz ? Davasına inanmanın, bu ülkedeki karşılığı, ya da geçtiği yol, nobranlık mı olmalı ? Bizi tarif ederken ; vatandaş, halk, millet üçlemesini bilinçli olarak sıralıyorum . Hepimiz bu ülkenin evladıyız zira. Kimse kendini dışarıda hissedecek durumda olmamalı. Öteki yerine konulduğunu duyumsamamalı. Öğüt veriyormuşum gibi algılamanızı istemem son iki cümlemden, sadece temenni .Onurlu, bağımsız, müreffeh yarınlara açılır sandıklar umarım. Kaldı seçime üç gün !