Ergun: Büyümeden Söndürülecek Yangınlar Doğal Felakete Dönüştü…
İYİ Parti Muğla Milletvekili ve Yerel Yönetimler Başkanı Prof. Dr. Metin Ergun’un, Muğla’da yaşanan orman yangınları ile ilgili yazılı basın açıklaması yaptı.
Turgutreis Gündem – “Büyümeden söndürülecek yangınlar doğal felakete dönüştü” eleştirisini dile getiren Ergun, “Orman Teşkilatı’mızın ve vatandaşlarımızın kahramanca gayretleriyle birçok alana sadece karadan müdahale edilebilmiştir” dedi.
İyi Parti Milletvekili Ergun’un yaptığı yazılı basın açıklaması şöyle oldu:
29 Temmuz 2021 itibariyle Güvercinlik’te, Köyceğiz’de ve Marmaris’te başlayan ve hepsi de büyümeden söndürülebilecek durumda olan Muğla’daki orman yangınları adeta doğal bir felakete dönüşmüş, orman varlığımızın devasa bir kısmı küle dönmüştür. Bu felaketin sebep olduğu ekolojik yıkımın ve tahribatın boyutları ise rakamlarla ölçülemeyecek kadar derin olmuştur.
Bu itibarla, İYİ Parti olarak başından beri her anını yakından takip ettiğimiz Muğla’daki orman yangınları ile ilgili bazı hususların kamuoyu tarafından bilinmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Öncelikle, Muğla’daki yangınların başlangıcında hiçbir yangın söndürme uçağı yanan bölgelere sevk edilmemiştir. Helikopterlerle yapılan müdahaleler ise oldukça cılız ve yetersiz kalmıştır. Yeterli hava desteği sağlanmadığı için belediyelerimizin, Orman Teşkilatı’mızın ve vatandaşlarımızın kahramanca gayretleriyle birçok alana sadece karadan müdahale edilebilmiştir. Yani iktidarın orman yangınlarına hazırlıksızlığı ve koordinasyonsuzluğu yüzünden yangın söndürme ekipleri ile vatandaşlarımız, maalesef günlerce gerekli hava desteğinden mahrum şekilde orman yangınlarıyla mücadele etmek durumunda kalmışlardır. Yanan birçok bölgede ise arazinin dağlık ve engebeli yapısından dolayı yangınlara karadan da müdahale edilememiştir. Hal böyle olunca, yeterli hava desteği sağlandığında önlenebilecek durumda olan yangınlar, adeta birer canavara dönüşerek önüne gelen tüm doğal varlıkları yok etmiştir. Son günlerde sevk edilen uçak ve helikopterler ise maalesef çok geç kalmış, felaket önlenememiştir. Netice itibariyle, Muğla’nın ciğerleri göz göre göre yok olmuştur.
Başta Tarım ve Orman Bakanı olmak üzere iktidar mensupları, daha önce Türkiye’de hiç yangın çıkmamış gibi büyük bir vurdumduymazlık içinde hareket ettikleri için, Türkiye ve Muğla’mız bu yangınlara hazırlıksız yakalanmıştır. Türk Hava Kurumu’nu orman yangınları ile mücadelede devre dışı bırakan iktidar, felaketi sadece 3 uçakla karşılamıştır. Onlarca, belki de yüzlerce uçağa ihtiyacımız varken, devletin elinde sadece 3 yangın söndürme uçağı olduğu için, yangınlar durmaksızın büyümüş ve önüne gelen her şeyi yok etmiştir. Bu süreçte; kriz yönetimi, yangın yönetimi, acil eylem planı gibi hiçbir plan ve programı olmayan, yangını seyretmek dışında elinden bir şey gelmeyen tükenmiş bir yönetimle karşı karşıya kalınmıştır. Kurumlar işlevsizleştirildiği için ormanlarımız ve vatandaşlarımız adeta kaderlerine terk edilmiştir. İktidarın partizan tavırlarından dolayı yerel yönetimlerle merkezi idare arasında etkin bir iş birliği gerçekleştirilememiştir.
Yangınları söndürme konusunda başarısız olan iktidar mensupları önce Türk Hava Kurumu’nu suçlamış, işin içinden çıkamayınca da yangının sorumlusu olarak Belediyeleri göstermişlerdir. Yangınlar Türkiye’yi kasıp kavururken, iktidar anlamsız bir gurur ve kibirle başka ülkelerden gelen yardımları kabul etmemiş ve bilançoyu ağırlaştırmıştır. İktidar mensupları dış dünyadan yardım talep ederek feryat eden vatandaşlarımızı “Türkiye’yi küçük düşürmek ve aciz göstermekle” suçlamışlardır. Yardım taleplerini “kaynağı yurtdışı olan bir kampanya” olarak yansıtmayı tercih etmişlerdir. Yani iktidar, yangınları söndürmek yerine tutarsız açıklamalarla algı yönetmeyi ve dezenformasyon yapmayı seçmiştir. Algı ile gerçekler değişmemiş, sonuç olarak 50 bin hektardan fazla ormanlık alan göz göre göre yanmıştır. Yangınlardan zarar gören bölgelerimizin ekolojisi telafisi mümkün olmayan bir hasar görmüştür. Arıcılığın merkezi olan Muğla’da bundan sonra maalesef “çam balı üretimi büyük ölçüde bitti” desek yeridir. Dolayısıyla, oluşan bu hasarı algı yönetimiyle telafi etmek imkânsızdır.
Bütün bu ihmal ve beceriksizliklerin yanı sıra, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı yangınların kökeninde ihmal, kasıt, uzun süredir yaşadığımız şiddetli kuraklık ve olağanüstü hava sıcaklıkları olabilir. Sebebi her ne olursa olsun, bu yangınların ortaya çıkış sürecinde ve büyümesinde içinde bulunduğumuz iklim krizinin büyük bir rol oynadığı aşikârdır. İklim krizinin etkileri önümüzdeki yıllarda daha da derinleşerek devam edecek ve ülkemizde orman yangınları riskini artıracaktır. Türkiye iklim krizini ve yaratacağı yüksek riskli süreci mevcut iktidar ve kadroları değişmeden yönetebilecek durumda değildir.